Bu genel bildirimizden beş altı gün sonra, Kavak'tan, «3'üncü Kolordu Komutanı Refet» imzalı, 13 Temmuz 1919'da yazılmış bir şifreli telgraf aldım. Telgrafın metni aynen şudur:
İstanbul'dan bir İngiliz gemisiyle, Harbiye Dairesi Başkanı Albay Salâhattin Bey, benim görevimi devralmak üzere geldi. Benim de aynı gemi ile dönmemi Nezaret emrediyor. Salâhattin Bey gayeye uygun olarak çalışacak. Genel durumu göz önünde tutarak komutayı kendisine devretmeyi uygun buldum ve Harbiye Nezareti'ne görevden ayrıldığımı bildirdim. Ayrıca geniş bilgi veririm. Sivas yönüne hareket ediyorum. 5'inci Tümen Komutanı Arif Bey vasıtasıyla Amasya'ya cevap veriniz.
Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tutum ve tavırdan pek memnun olmadım. Refet Bey'in benimle olan işbirliği İstanbul'ca biliniyor. Bu çalışmaları benimseyen bir kimse onun görevini devralmaya hem de bir İngiliz gemisi ile gelince, derhal verilmesi tabiî olan hüküm, bu kimsenin İngiliz görüşüne hizmet edebileceği konusunda kendisine güvenilmiş olmasıdır. Bu hüküm, bir zandan ibaret olsa bile, Refet Bey'in komutayı devirde acele etmemesi, hiç olmazsa bizim de görüşümüzü alması gerekirdi.
Güvenip komutayı kendisine devrettiğine göre de, hiç olmazsa bir süre ondan ayrılmayıp, durumumuzu ve görüşlerimizi ona iyice benimsetinceye kadar birlikte çalışması ve kendisi ile aramızda bir bağlantı kurduktan sonra uzaklaşması yerinde olurdu, düşüncesinde idim. Bununla birlikte, bir oldubitti karşısında bırakılmış olduğuma göre, iki noktada teselli aramakla yetinmeye mecburdum. Birincisi, Refet Bey'in telgrafındaki «Salâhattin Bey gayeye uygun olarak çalışacak» cümlesi, ikincisi de, Refet Bey'in hiç olmazsa İstanbul'a gitmemiş olması idi.
Bu durum üzerine, «komutanların İstanbul'a gitmek hususunda en küçük bir yanılmalarının pek pahalıya mal olacağını ve programımızı en iyi şekilde uygulamaya devam edeceğimizi» bütün komutanlara bildirmek suretiyle hemen dikkatlerini çektim. Refet Bey'e de aynı tarihte (14 Temmuz 1919), «Salâhattin Bey'in kararlarımızı istenildiği şekilde uygulayacağı, buradaki arkadaşları fazlasıyla duygulandırmış ve onlara güç kazandırmıştı» cümlesi de bulunan bir şifreli telgraf çektirdim.
Salâhattin Bey'in kendisine de aynen şu telgrafı çektirdim.
14.7.1919
Amasya'da 5'inci Tümen Komutanlığına
Refet Bey'edir: Aşağıdaki telgrafı, uygun görürseniz Salâhattin Bey'e ulaştırınız ve sonucunu bildiriniz.
Mustafa Kemal
Salâhattin Beyefendi'ye: İstanbul'un düşmanlarca kuşatılmış çevresinden milletin kutsal bağrına gelmeniz ve fedakâr arkadaşlarınızın azim ve vatanperverlik meydanına sizin de şeref vermiş olmanız büyük bir sevinçle karşılandı. Kutsal amacımızın gerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek ortak gayrette Tanrı hepimizi zafere ulaştıracaktır. Gözlerinizden öperim.
(Mustafa Kemal)
3'üncü Ordu Müfettişi
Kurmay Başkanı Albay Kâzım
Salâhattin Bey hakkında ilk şüphe ve kararsızlık, yine Salâhattin Bey'in «gayeye uygun olarak çalışacağını» söylemesi üzerine kendisine güvenen ve hemen komutayı teslim edip Sivas'a doğru uzaklaşan Refet Bey tarafından gösterilmiş oldu.
Refet Bey'in Amasya'dan çektiği bir telgraf, yalnız Sa1âhattin Bey hakkındaki şüpheyi değil, daha birkaç nokta ile ilgili görüşleri de ortaya koyuyordu. Müsaade buyurursanız olduğu gibi bilginize sunayım:
İvediGüvenlikle ilgili Amasya, 15.7.1919719Erzurum'da 15'inci Kolordu Komutanlığına
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne:
Salâhattin Bey'i tanırsınız. Birdenbire ürkmemesi gerekir. Önce Kâzım Paşa, tebrik dolayısıyla ve yumuşak ifadelerle kendisiyle haberleşmeye girişmelidir. Hâmit Bey'in görevden alınması hakkında daha bir şey yok. Fakat yerinde bırakılması için teşebbüslerde bulunuldu. Görevden alınırsa buralarda kalacağını pek sanmıyorum. Bununla birlikte etkilemeye çalışıyorum. Benim dönmem için İngilizlerin hükûmete baskı yapacakları şüphesizdir. Ben kendimi duruma göre ayarlayarak buralarda kalacağım. İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalılardan anladığıma göre, Kâzım Paşa'nın durumu da tehlikelidir. Her zaman ölçülü davranılmasını ve durumun iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim (Refet).5'inci Tümen Komutanı Arif
Bu telgrafta adı geçen Hâmit Bey, Samsun mutasarrıfı idi. Hâmit Bey, Samsun'a gelişimizin ilk günlerinde, Refet Bey'in, aralarındaki eski hukuk ve dostluk dolayısıyla, ortak gaye uğrunda, sonuna kadar bizimle birlikte fedakârca çalışacak vasıfları taşıyan bir arkadaş olduğuna güvendiği için bana tavsiye ettiği ve benim Sadrazamlığa ve Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa'ya durumu bildirerek Samsun'a getirebildiğimiz zat idi.
Böyle bir zatın, ergeç görevden alınacağına şüphe var mıydı? Fakat, Refet Bey, «yerinde bırakılması için gereken yerlere başvuruldu» diyor. Nerede? Kimlere gidilerek? Kim başvurmuştur? Sonra, «Görevden alınırsa buralarda kalacağını pek sanmıyorum. Bununla birlikte etkilemeye çalışıyorum!» diyor. Nereye? İstanbul'a mı gidecek? Nasıl? Bu zat bugüne kadar bizimle birlikte çalışmıyor muydu?
Bu telgrafında Refet Bey, kendisinin dönmesi için İngilizlerin hükûmete baskı yapacaklarını kesin olarak kabul ediyor ve kendisini duruma göre ayarlayarak buralarda kalacağını söylüyor. Oysa, durum belli ve yapılacak şeyi ben kendisine 7 Temmuz 1919 tarihli genel talimatımla bildirdim (adı geçen talimatın 2. maddesi). Ondan başka yapılacak şey yoktu.Refet Bey, İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalılardan anlamış ki, «Kâzım Paşa'nın da durumu tehlikelidir. «Bu ne demektir? Azim ve iradelerini en çok korumaları gereken arkadaşların, bize karşı her halde rahmet okumayacak kimselerin sözlerinden tehlike kuruntusuna kapılmaları ve bunu inanarak söylemeleri ne demektir?Refet Bey, telgrafının sonunda bana da ders veriyor, «Her zaman ölçülü davranılmasını» ve «durumun iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim» diyor.
Buradaki «ölçülü» kelimesinden maksadın ne olabileceğinin yorumunu iz'an sahiplerine bırakırım.
Bana iyi idareyi tavsiye eden zat, bu tavsiyeyi, benim verdiğim emir ve talimatı hakkıyla yerine getirip görevi başından ayrılmadan önce yapmış olsaydı, daha içten hareket etmiş olurdu, sanırım.